Varda Ultra Trail 27k Yarış Raporu - 11/11/2023




Siz hiç trenle patika yarışına gittiniz mi? Sadece Varda Ultra Trail 27k koşanlar artık bu soruya "Evet" cevabını verebilecek. 
Yaklaşık bir yıldır yapılacağı bilgisini aldığımız ve Mersin'e yakın olması sebebiyle heyecanlandıran bir yarıştı Varda. Adanalı koşucuların uzun süredir koştuğu ve harika fotoğraflarıyla büyüleyen bir coğrafyaydı yarışın yapılacağı yerler. Adana running koşu kulübü bu yarış için çok ekmek vermiş ve yarış tarihi yaklaşık 3 ay önce 11 Kasım olarak belirlenmişti. Kapadokya 63k sonrası 67k lık uzun parkura hiç niyetlenmeyip 27k parkurunu gözüme kestirmiştim. Bu seneki iki hedef yarışım olan Kapadokya Ultra ve Mersin Maratonu arasına denk geldiği icin tamamen keyif amaçlı koşmayı planladığım bir yarıştı. 

Yarış saat 10:30 da Belemedik tabiat parkurundan başlayacaktı. Yarış sabahı güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Mersin' den start icin saat 6:30 da arabayla yola çıktık. Expo alanı tarihi Adana Gar'ındaydı. Saat 7:15 gibi gara vardık. Hızlı bir şekilde kitimi aldıktan sonra arabaya dönüp son hazırlıkları yaptım. Start ve finish farklı yerlerde olduğundan dropbagimi bırakmak icin tekrardan expo alanına yönlendim. Bu esnada saat 08:00'e yaklaşmıştı. Koç Ayhan ile bu yarışta aynı parkurda koşacaktık. Dropbagi bırakmaya giderken Ayhan'ın yanında iş sebebiyle yarışta koşmaktan son anda vazgeçtiğini bildiğim ekibim Artofrun'dan Murat Yılmaz'ı da gördüm. İslerini son anda ayarlayıp sürpriz yapmıştı. Expoda hem Ayhan ve Murat'la hem de giderek büyüyen Mersin ekibimizle fotolarımızı çekildik. 

Yarış Öncesi Expo

08:15'te bizi startın verileceği Belemedik'e götürecek trene binecektik. Eski tip  yolcu treniyle starta gidecek olmak ayrı bir heyecan yaratıyordu. Trene binerken de tren merdivenlerinde fotoğraf çekilmeyi ihmal etmedik.
Tren, bizimle birlikte start noktasına trenle gelecek Adana BŞB Başkanı Zeydan Karalar'ın da katılımıyla 08:30 da kalktı. Trende koç Ayhan ile birlikte oturduk. Müzikli, eğlenceli, danslı, Zeydan başkanla sohbetli çok keyifli 1,5 saatlik bir tren yolculuğu yaptık. Bu yolculukta yarışa adını veren tarihi Varda köprüsü ve uzun tünellerden de geçtik. Koşu olmasa hayatta deneyimleyemeyeceğim bir tecrübe daha cebime girmiş oldu bu sayede. 



Saat 10:20 gibi Belemedik tren istasyonuna varmıştık. Belemedik trenden inmeden bile sonbaharın tüm güzelliklerini bizlere sunmaya başlamıştı. Trenden indikten sonra rayların üstünden karşı tarafa geçtik. Yaklaşık 1 km'lik bir yürüyüşten sonra startın verileceği Belemedik tabiat parkına ulaşacaktık. Koç Ayhan ile bu 1 km mesafeyi ısınma fırsatı olarak kullandık. Yürüyen koşu dostlarının yanından geçerek start noktasına vardık. Start noktasına geldikten sonra da ileri geri 1 km daha koşarak ısınmayı tamamladık. Sularımızı da doldurduktan sonra artık yarışa hazırdık. Yarış 10 dk rötarla saat 10:40'ta başlayacaktı. 
Başta belirttiğim gibi tamamen keyif amaçlı, zorlamadan koşmayı planladığım bir yarıştı Varda. Ancak Ayhan'ın da hedef olmadan koşacağı bir yarış olunca bir anda beraber koşma fikri aklıma geldi. Ayhan ile 2 yılı aşkın bir süredir çalışıyorduk ancak hiç birlikte yarış koşma imkanımız olmamıştı. Bu yarış bir ilk olacaktı. Hem ben ondan birş eyler kapmaya çalışacak hem de o benim eksiklerimi tespit etme fırsatı bulacaktı. 
Yarışa Ayhan ile birlikte başladık. Belemedik tabiat parkından Çakıt vadisine doğru ilerliyorduk yarışın ilk km'lerinde. İlk 4 km yi 4:50 ortalamalarla gayet güzel bir tempoyla geçtik. Ön gruba yakındık. Nabzım bir tık yüksek olmasına rağmen kendimi gayet iyi hissediyordum.
Vadinin içinden genelde iniş ağırlıklı keyifle geçiyorduk. 5. km'yi de 5:10 pace ile geçtikten sonra 6. Km de hafiften tırmanışlara başlamıştık. Ama Ayhan ile birlikte uygun adım devam ediyordum. 7. ve 8. km'lerde meşhur tünel geçişi ve Varda mimarisindeki küçük tren köprüsü gibi güzellikleri görerek geçerken parkur daha da keyifli bir hal almıştı. Buralarda Ayhan ile birbirimizin foto ve videolarını çekip sohbet ede ede devam ediyorduk.


Meşhur Tünel Geçişi

9. Km yi de birlikte geçtikten sonra Ayhan 10. Km de hızını arttırdı. Tam bu km'de meşhur "taş durmaz tırmanışı" da başladı. 120 m yükseklik kazanımıyla bu km'yi geçerken Çakıt vadisinin enfes fotoğraflarının çıktığı noktada Adana Running'ten parkur direktörü Ceyhun Abi ile karşılaştık. Foto çekilmeye hazırlanırken arkadan Mersin'den sevdiğim büyüğüm Servet abinin geldiğini gördüm. Birlikte harika manzarada fotomuzu çekildik. Sonrasında Servet abiye "Buraya kadar Ayhan'ın peşine takıldım. Bundan sonra da senin peşine takılacağım." dedim ve birlikte koşmaya başladık. Tırmanışla geçen 11 ve 12. km'lerde Servet Abiyle koştuk ve 12. Km de ilk kontrol noktası(CP) olan "Av Köşkü" ne vardık. Genelde gölgede de koşmamız sebebiyle suluklarım boşalmamıştı. Yarım dolu olan bir suluğumu tamamen boşalttım ve hızlıca doldurdum. CP'de her şey düşünülmüştü. Limonlar dilimli, tuz hemen yanında, portakal, kaşar, tuzlu bisküviler ve daha birçok şey muntazam bir şekilde dizilmişti. Sodalar ve kolalar kapağı açılmış, soğuk bir şekilde koşucuları bekliyordu. Görevlilerin baştan sona koşuculardan oluşması bu tarz organizasyonlarda hemen kendini belli ediyor. Ancak Varda'da Adana running ekibinin buna ekstra kafa yorduğu hemen hemen tüm detayları düşündüğü yarışın her anında hissediliyordu. 

Taş durmaz bitişi manzara

CP'de 2-3 dk oyalandıktan sonra Servet abiyle tırmanmaya devam ettik. CP sonrası 1 km tırmanmıştık. Bize doğru bir aracın geldiğini gördüm. Aracın camından biri dışarı çıkmış video çekiyordu. Çok geçmeden yarışın en büyük mimarlarından Can Erturan olduğunu farkettim. CP'ye desteğe gidiyorlardı. Can'ın kamerasına poz verip verilen emekler için teşekkür ettikten sonra bir süre daha tırmanmaya devam ettik. 13 ve 15. Kmleri de Servet abiyle bir süre sonra çarşak bir hal alan zeminde tırmanarak birlikte geçtik. Manzara güzelleştikçe bir iki yerde durup foto da çektik. 

16. Km de belki de benim patika yarışlarında en çok zorlandığım tamamen çarşak iniş bölümüne geldik. İniş başlar başlamaz bir iki defa yan bastım ve ayağımı burkulmadan son anda kurtardım. Bu beni biraz daha yavaşlattı. Kilikya Ultra yarışındaki sulama borusu inişini anımsatan bu bölüm Kilikya'ya göre daha uzun ve daha zorluydu. Derken bir kaç kez daha sendeledim ve iyice temkinli inmeye başladım. Hızım iyice azaldı. Servet abi önümde devam ediyordu ve aramızdaki mesafe açıldı. Bir süre sonra Mersin ekibinden Zeynep hızlı bir şekilde yanımdan geçti çok iyi iniyordu. 1-2 dk onunla gitmeyi denedim ancak bir kez daha ayağım takıldı. Yavaş yavaş inmeye devam etmeye karar verdim. 2-3 dk sonra yine Mersin ekibinden Ekrem'in sesini duydum. O da yanımdan geçti. Sonra Uğur da bize katıldı. Bu bölümde ortalamanın da altında inince epey zaman kaybetmiştim. 

Carşak inişler

Derken iniş bitti ve asfalt yola bağlandık. Asfalt'tan hafif hafif tırmanarak yarışın 18. km'sini tamamlayacaktık. Bu bölümde Uğur'la birlikte devam etmeye başlamıştık. Asfalt tırmanışın bitişinde tekrardan Can ve Ceyhun Abi koşucuları karşılıyordu. İkisine de çak yaparak yan taraftaki  epeyce dar ve büyük taşlı yola doğru işaretleri takip ederek girdik. Can CP'ye 3,5 km daha olduğunu söyledi. Beraber geçtiğimiz koşuculardan birine de 3,5 km'lik "harika" bir parkur hazırladıklarını anlattı. İroni olduğunu anında anlamıştık. Acaba bizi nasıl bir 3,5 km bekliyordu. Derken "gavur deresi" geçişi başlamıştı. Dar patika geçişinden sonra "Gavur deresine hoş geldiniz !" tabelasını gördük ve çarşak arazi yamacından gavur deresine doğru inmeye başladık. 


Gayet yavaş olduğum zemin tekrardan bizlerleydi. Bu bölümde yine bir kaç kişiye geçildim. Uğur'la birlikte devam ediyorduk. Çarşak zeminde yaklaşık 1k indikten sonra ormanlık araziye girdik. Zemin değişmişti. Artık iğne yaprakları tepeleyerek ormanın içinden ilerliyorduk. Parkur gittikçe teknikleşiyordu. "Harika parkur" isminin hakkını iyice vermeye başlamıştı. Artık vadinin içine tamamen girmiştik. Dönemeçli, sık sık sert inişlerin olduğu yamaçtan ağaçların, çalıların arasından ilerliyorduk. Bu bölüm bana sık sık nisan ayında koştuğum Latmos 45k parkurundaki orman gecişlerini hatırlattı. Bu tarz parkurlarda daha istikrarlı tempoda gidebildiğimi ve çarşak zemine göre daha çok keyif aldığımı söylemeliyim. Vadinin tabanına doğru iyice yaklaşmıştık artık. 20. km'yi tamamlarken vadinin derinliklerinden biraz ileriden alkış, destek sesleri gelmeye başlamıştı. 200-300 m ilerledikten sonra tezahürat yapan ekipte yine Ceyhun Abinin olduğunu gördüm. Yaklaşık 2-3 km önce gavur deresi tabelasından önce de karşılaşmıştık. Çok zaman geçmeden tekrar görünce "Abi kendini klonladın herhalde :)" diyerek bir kez daha desteğini alarak devam ettim. Yarışın özellikle bu bölümünde Ceyhun abinin emeğinin çok olduğunu yarış öncesi paylaşımlarda ve sonrasında sohbetlerde öğrendim. 3 km lik zorlu gavur deresi geçişini neredeyse santim santim hazırlamışlar. Geçişin sıkıntılı olduğu büyük kayalı ya da çok dik kayıp düşülebilecek yerlere kendi imalatları tahta merdivenleri özenle yerleştirmişlerdi. Gerçekten büyük emek vardı.
Vadinin tabanında bir süre inişli çıkışlı devam ettikten sonra 2. CP Hacıkırı ve hemen girişinde ciğer ve kebap şişler bizi karşıladı.

Kontrol noktasında ciğer keyfi

CP'de biraz fazla sıvı soda-kola aldım bu sefer. Her zamanki gibi limon tuz ve bulduğum katı kaşar ve bisküvilerden de alarak Uğur ile CP'den ayrıldık. Bu kontrol noktasında da her şeyin büyük özenle hazırlandığını, dört dörtlük olduğunu söylemeliyim. 
CP çıkışı ile beraber asfalt yoldan hafif bir eğimle tırmanmaya başladık. Koşulabilecek bir bölümdü. Biraz ilerlemiştik ki Varda köprüsü tüm ihtişamıyla sol tarafta görünmeye başladı. Zaten biraz yarış benim için gezelim, görelim moduna döndüğü için bu güzel açıdan Uğur ile birbirimizin Varda manzaralı fotoğrafını çektik. 

Tüm ihtişamıyla Varda Köprüsü


Fotoyu çektikten sonra asfalt yol düzleşti ve tempomu arttırdım. Az önce biraz fazla aldığım sıvılar karnımda çalkalansa da, 22-24. km'leri uygun tempo iniş ağırlıklı asfalttan devam ettim. Fotoğraf  çekildiğimiz yerde Varda köprüsüne çok yakındık. Ancak köprüden uzaklaşarak geri dönecek yaklaşık 5 km sonra köprünün diğer tarafından finishe ulaşacaktık.

25. Km de tekrardan toprak yola bağlandık. Toprak yola girer girmez 14 km parkuruyla da kısa süre sonra birleşmiş olduk. Varda Ultra Trail yarışında tüm parkurların son 4 kmsi aynıydı. 
Parkur birleştikten sonra Türkiye'de bir yarışta ilk olan ve çok da iyi düşünülmüş esprili tabelaları da görmeye başlamıştık. "Ciğere 5 Kala" , "Allah'ına Gurban" , "Varda'ya daha var" bunlardan bazılarıydı. 



25-26. km'lerde de iniş ağırlıklı toprak yoldan devam ettik. Burada inişin son bölümü özellikle çok dikti. Bu tarz inişlerde de önceden çok temkinli iniyordum. Ancak kendimi geliştirdiğim alanlardan biri olduğunu görüyorum. Bu bölümde 14k ve 27k parkurundan bir çok kişi son derece temkinli inerken, uygun adım hızlı bir tempoyla inebildim. İniş bittikten sonra sola dönüp 200-300m ilerlemiştik ki tahta köprü geçişi sonrasında tekrardan tırmanmaya başladık. Yaklaşık 2 km civarı tırmanıp finishe de tırmanıştan sonra girecektik. Köprüyü Uğur ve Servet abi ile birlikte geçip, köprü üstünde bir kez daha foto çekildikten sonra yine istikrarlı bir tempoyla koş yürü devam ediyordum. Bu bölümde pek çok sonlara kalan 14k koşucusunu geçtim. Henüz 500 m tırmanmıştık ki bir kaç koşucunun sorun yaşadığını ve gölge bir yere oturup dinlendiğini gördüm. Biraz daha yaklaştığımda oturanların Mersin'den Önder ve yarışın sponsorlarından Ciğerci Ulaş'ın sahibi Ulaş Kıstak'ın olduğunu fark ettim. Yarışın ilk 10 km sinde bir bölüm birlikte gittikten sonra ikisi de hızlarını arttırmıştı ve yeni karşılaşıyorduk. Bir ihtiyaçları olup olmadıklarını sordum. Fizik olarak çok bitkin oldukları görülüyordu. Önder şekerinin düştüğünü kendini iyi hissetmediğini söyledi. Bir süre yanlarında durdum. Tuz ve jel teklif ettim. Ulaş'a tuz hapı, Önder'e de jel verdim. Sonra yavaş yavaş birlikte yürüyerek gitmeyi teklif ettim. Yarışın bitmesine en fazla 1-1,5 km kalmıştı. Yavaş yavaş üçümüz birlikte yürümeye başladık. Çok az ilerleyebilmiştik ki tekrardan durduk. Oturup dinlenmek istediklerini söylediler. Otururken Önder'in koluna girdiğimde kolunun buz gibi olduğunu fark ettim. Şeker hastalığı olduğunu biliyordum. Bu ilk patika yarışıydı. Yarış öncesi gelmekte kararsızdı. İşin açığı kararsızken konuşup yarışa gelmesinde epey etkili olmuştum. Kolu buz gibi yüzü de bembeyaz olunca artık yarış burada benim için bitmişti. Önder'i sağlıkla bitiş çizgisine götürüp sağlık görevlilerine teslim etmek artık tek amacımdı. Bir süre daha dinlenirken  Önder az önce verdiğim jeli bitirdi. Jelin iyi geldiğini söyledi. 2-3 dk daha dinlendikten sonra yavaş yavaş devam etmeye karar verdik. Ulaş biraz daha dinleneceğini söyledi. 
Önder ile biraz daha yürüdük. Kolunun buz gibi olduğunu hissettikten sonra Önder'in koluna girerek yavaş tempo yürümeye devam ediyorduk. 200-300 m gitmiştik ki Önder biraz daha oturup dinlenmek istedi. 


Artık ileride finish tagını görebiliyorduk. En fazla 300-400 m kalmıştı. Biraz daha dinlendikten sonra tekrardan yürümeye başladık. Finishe çok yaklaşmış ancak parke taşlı yolda tırmanmaya devam ediyorduk. Son kısmı da kol kola yürüyerek devam ettik. Finish çizgisini de bu şekilde birlikte geçtik. 


Finish çizgisini geçer geçmez gözlerim sağlık görevlilerini aradı.  İlk bakışta göremeyince yarış içinde üç kez karşılaştığımız parkurda sürekli yanımızda olan Ceyhun abi bir kez daha yardıma yetişti. Hemen ilerideki ambulansa yönlendirdi ve bize soğuk su temin etti. Ambulansa gider gitmez Önder'in önce şekerini sonra da tansiyonunu ölçtüler. Şeker biraz düşüktü, tansiyon normaldi, ancak zaten şeker hastası olduğundan bu değerlerin normal olduğunu korkulacak bir şey olmadığını ilk muayenede söylediler. Büyük ihtimalle beslenme kaynaklı bir problem yaşamıştı. Biraz bekleyince iyice kendine gelmeye başladı. Ben de iyileştiğini görünce Mersin'den birlikte geldikleri Erol'u aradım ve onlara Önder'i teslim ettim. Çok şükür bir sıkıntı olmadan görev tamamlanmıştı.

Yarışın sloganı "Every trail has its own story" yani "Her patikanın kendi hikayesi vardır." şeklindeydi. Benim yarışımın da özellikle son bölümünde yaşadıklarımla bambaşka bir hikayesi oldu.



Yarış bitimi ciğere yetişemedim ancak dürüm kebabımı aldım. Koşu dostlarıyla yarış kritiklerini de yaptıktan sonra bu sefer organizasyonun ayarladığı belediye otobüsüne Adana merkeze gitmek üzere bindik. Özellikle bu saatlerde yoğunluk olduğundan otobüste oturacak yer kalmamıştı. Herkesin yerlere oturduğu ve halinden hiç şikayetçi olmadığı bu görüntüyü ancak bir koşu yarışı sonrasında görebilirsiniz sanırım. Biz de yerde coach Ayhan ve Uğur'la uygun bir yere oturduk ve 1,5 saate yaklaşan bir yolculukla Adana Garına vardık.



İlk yapılan yarışlara genelde şüpheyle bakmışımdır. Ancak Varda Ultra yarışı her şeyiyle dört dörtlüktü diyebilirim. Bir çok uzun yarış koşmuş Adana Running ekibi gerçekten bu yarışa çok emek vermiş. Farklı ve çok orijinal fikirler çıkmış. Bu fikirleri de yarış için de harika bir şekilde uyguladılar. 
Kontrol noktaları, parkur işaretlemeleri, yarış kitinin zenginliği, 27k parkuruna bile polar vermeleri, trenle yarışa gitme fikri yarışın her aşamasında her şeyin koşucular için düşünüldüğünü hissediyordunuz. Parkur, vadi geçişleri, taş durmaz tırmanışı, çarşak inişleri, zorlu gavur deresi geçişiyle çok keyifliydi.

Umarım uzun yıllar devam eden bir yarış olur Varda Ultra Trail ve her sene gider keyifle koşarız. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Latmos Ultra 45k - 08/04/2023

Kapadokya Ultra CMT 63K Yarış Raporu -15/10/2022