Kapadokya Ultra CMT 63K Yarış Raporu -15/10/2022

En Güzel Bitiriş

Geçen sene Kapadokya’da 38k koştuktan sonra kafaya koymuştum bu sene 63k koşmayı. Kapadokya öyle bir yarış ki masalsı parkurdan mı, organizasyonun mükemmeliğinden mi bilmem, bağımlılık yapıyor. İnsanın her sene koşası geliyor. Patika tutkunu herkesin içinde bulunmak isteyeceği bu festivale katılamazsanız aklınız fazlasıyla orada kalıyor. Bu sene de 75 farklı ülkeden 2200’ün üzerinde koşucu Unesco dünya miraslarından olan bu doğa harikasının tadını çıkarmak için Ürgüp’te yerini almıştı. Biz de geçen sene olduğu gibi ailecek tam kadro Ürgüp’e geldik. Takımımız Art of Run’dan kalabalık bir ekip İstanbul ve Antalya’dan yarışa katılacaklardı. Yolda yaşanan ufak problemlerden v.s. otelde akşam 20:00 gibi buluşabildik.  Hızlı bir teknik toplantıdan sonra odalara dinlenmeye geçtik. Akşamdan yine eşyalarımın çoğunu hazırlayıp 5 saat civarında uyudum. Yarış haftası 7 saat üzerinde 2-3 gün uyumuş fena dinlenmemiştim. Bir gün önce artık alıştığımız şekilde uyku her zamankinden biraz az oldu ama sorun değildi.

Yarış sabahı 4:30’da kalktım. Son hazırlıkları yapıp sularımı doldurup, üstümü de yarı yarıya giydikten sonra kahvaltı salonuna çıktım. Ultra mesafe(+42k) koşacağımız için kahvaltıyı biraz daha kuvvetli yaptım. Kahvaltı sonrası tekrardan odaya geçip hazırlıkları tamamladım ve saat 06:00 da otel lobisinde ekiple buluştuk. Koç Ayhan ve Bora 119k, ben, Hasan, Volkan da 63k koşacaktık. 119k ve 63 k saat 07:00 de birlikte start alacaktı. Otel starta 2-3 km uzaklıkta olduğu için araçla başlangıç noktasına doğru geçtik.Tam aracı park ettiğimizde Mersin ekibiyle karşılaştım. Mersin ekibinden Aydın, Ahmet, Feride de 63k koşacaktı. Doktor Hakan 38k, Hakan komutan ise ikinci patika yarışında büyük bir cesaret örneği gösterek 119k parkurunda yarışacaktı. Mersin ekibi ile de ayak üstü görüştükten sonra dropbag(yedek çanta-torba) bırakmak için start noktasına iyice yaklaştık. Otel bu sefer uzak olduğundan koşu sonrası hemen üzerimi değiştirmek için dropbage yedek üst koymuştum. Takımımızla start öncesi toplu foto çekildikten sonra artık heyecan iyice doruklardaydı. 2 ay önce bacağından sakatlık yaşayan Murat Yılmaz da ekibe ve heyecana ortak olmak için bizimle Kapadokya’ya gelmişti. 7:00 deki start öncesi hem yanımızda hem de ekip fotosunda yer alması ekstra bir motivasyon oldu.

Yarış Öncesi Heyecan Dorukta

Hafta boyunca sürekli hava durumunu takip etmiştik. Hafta ortasına doğru yağmur ihtimali arttığından ufak bir tedirginlik vardı. Yarış sabahı hava bulutlu ve sıcaklık 10 derece civarındaydı. Öğleden sonra yer yer kısa yağmur ihtimali halen vardı ancak hava tam koşu havasıydı. Geçen sene 38k koşarken  yarışın da saat 10:00 da başlaması sebebiyle özellikle Göreme sonrası öğle saatlerinde sıcak herkesi çok etkilemişti. Bu sene ise bulutlu hava bulunmaz nimetti.

Artık yarışın başlamasına 5 dk kalmıştı. Start çizgisinde yerimizi aldık. Son koştuğum Yesemek Ultra’daki ITRA puanım da henüz işlenmemesi sebebiyle biraz arkalardan start alacaktım. ITRA sıralaması patika yarışı koştukça size puan kazandıran ve bazı uluslararası yarışlarda hem katılım hem başlangıç sıralaması gibi size avantaj getirebilen bir uygulama.

Volkan, Hasan, Bora ve ben startta birlikte yerimizi aldık. Mersin ekibi biraz daha önlerdeydi. Starta 1 dk kala Sinan telefon etti. Sinan ile geçen sene 38k parkurunun neredeyse tamamını birlikte koşmuştuk. Bu sene parkurda koşmadı ancak aynı gün gezme amaçlı ailecek eski arkadaşım Can ile birlikte Kapadokya’ya geleceklerdi. Kapadokya öyle bir yarış ki bir kez ortamı koklayan bir koşucuda alışkanlık yapma ihtimali çok yüksek. Sinan’ın aklının da bu sene koşamadığı için parkurda kaldığını hissettim başarı dileklerini alırken. Son motivasyonumuzu da aldıktan sonra Rocky “Gonna Fly Now” müziği eşliğinde startımızı aldık.(Raporu yazarken de açtım şu an güzel geldi 😊)

Kapadokya’da tüm parkurların ilk 23 km si ortak. Dolayısıyla geçen sene olduğu gibi Turasan şarap fabrikasına doğru Ürgüp’ün parke taşlı sokaklarından tırmanarak başladık yarışa. Geçen seneki gibi bu bölümü nabzı yükseltmeden yer yer yürüme temposunda tırmandım. Hasan ile beraberdik. Bora ve Volkan burada hızlarını biraz arttırdı. Turasan şarap fabrikasını geçtikten sonra patikaya giriş yaptık. Ardından hemen tek kişilik-single track bölüm başladı. Yavaş da çıkmanın etkisiyle bu bölümde kalabalığın arasında kaldık.

2.km single track bölüm
Bu bölüm max 2 km olduğundan nabzı yükseltmek yerine yavaş ilerlemeyi bu sefer biraz göze almıştım. 3 km sonrası yol genişledi ve kendi tempoma biraz daha yakın koşmaya başlamıştım. Bir iniş sonrası Hasan biraz gerimde kaldı. Yavaşladım bekledim tekrar yan yana geldik, ancak nabzı biraz fazla yükseldiğinden temkinli gitmeye karar vermişti. Bu bölümde Hasan’ın da “sen git” demesiyle devam ettim. Az sonra Volkan ile karşılaştım. Bir süre beraber devam ettik. Bu bölümde gözüm balonları aradı. Bana bu sene 63k koşma hayali kurduran konulardan biri geçen sene gün doğumu ve balonlarla çekilen harika fotolardı. Ancak sanırım bulutlu havanın da etkisiyle balonlar geçen seneye göre biraz erken havalanmıştı. Bulutlar nedeniyle gün doğumunu da göremedik. Ama balonlar uzakta olsa da balonlu bir fotom oldu yarış sonunda.

4. km civarında inişlerin de başlamasıyla Volkan’ı da geride bıraktım. İnişler bu sene yarış koştukça kendimi geliştirdiğim bir alan oldu sanırım. Özellikle zemin az olsa da teknikse bile sakatlanma korkusuyla çok temkinli iniyor ve aşırı zaman kaybediyordum. Bunun parmak ucuna yakın basış şeklimden kaynaklandığını fark ettim. İnişlerde daha dengeli orta taban ve sağlam basışa dikkat ederek bu yönümü geliştirdim.   Bu sene uzun antrenmanları birlikte yaptığımız Mersin ekibin de bunda katkısının büyük olduğunu söylemeliyim. Ekibin neredeyse tamamı rüzgar gibi indiğinden onlara yetişmek için ister istemez basış şeklimi sorguladım ve değiştirdim.

6. km civarı Ortahisar’a yaklaşmaya başladık. Ortahisar tırmanışının sonunda geçen sene “çak” yaptığım aynı yerde yine çocuklar bekliyordu. Çocuklara yine “çak” yaptıktan sonra yarışın en sevdiğim yerlerinden olan Ortahisar merkezden merdivenli inişe doğru yokuş aşağı hızımı tekrardan arttırdım.

Uzun dik merdivenli iniş çok keyifli. Merdivenli inişin sonunda vadinin içine girdik. Artık koşulabilir eğimle İbrahimpaşa CP’ye (kontrol noktası) kadar tırmanacak hatta İbrahimpaşa’dan sonra da tırmanmaya devam edecektik. Bu bölümde tünel ve mağara geçişleri geçen seneden aklımda kalan yarışın zevkli yerlerindendi. Tempo ve nabzım iyi, her şey yolundaydı. Geçen seneye göre daha hızlı bir tempoda buraları geçtikten sonra İbrahimpaşa köyüne giriş yaptım. Köyün parke taşlı yolları başlar başlamaz ileriden müzik sesi gelmeye başladı. Parke taşlı iniş sonunda Balkan deresi üzerindeki tarihi köprüden geçecektik.  Köprüye yaklaşınca müzik sesi iyice arttı ve köprünün hemen bitiminde red bull jipi ve içindeki dj göründü. Müzik sesinin kaynağı belli olmuştu. Redbull tagının altından geçtikten sonra İbrahimpaşa sokaklarından tırmanmaya devam ettik. Bu tırmanışta geçen sene sıklıkla yürümüştüm. Bu sefer tamamını koştum diyebilirim. 11. Km de İbrahimpaşa CP’ye vardım. Yarışa başlayalı 1 saat 21 dk olmuştu. Geçen sene bu bölümü 1 saat 28 dk da geçmiştim. Temkinli ve yavaş başlamama rağmen 7 dk daha önce geldiğimi fark etmek beni ekstradan motive etti. Bu CP’de geçen sene biraz fazla zaman kaybetmiştim. Bu sene sularımı doldurup bir parça mandalina alıp hızlı bir şekilde CP’den ayrıldım.

CP’nin hemen çıkışında Ahmet Dara ile karşılaştık. Normalde temposu benden bayağı iyidir. Batonlarıyla antrenman yarışı olarak koşuyormuş. İleride beni yakalayacağını söyleyerek İbrahimpaşa sonrası da genelde koşarak tırmanmaya devam etti. Bu kısımda da geçen sene genelde yürümüştüm. Ancak koşulabilir yıpratıcı bir eğim de olmadığı aklımda kaldığından nabzı da kontrol ederek genel de istikrarlı bir koşu temposuyla ilerliyordum. Bu şekilde 2 km civarı daha devam ettim. Tırmanışın sonlarına doğru ileride Mersin ekibinden Aydın, Feride ve Ahmet’i gördüm. Hızlı yürüyüş temposunda ilerliyorlardı. Bir süre daha koşarak onları yakaladım. Beraber yaptığımız verimli uzun antrenmanlardan sonra şimdi de yaklaşık 45km sürecek yarış yoldaşlığımız başlıyordu. 

13. km ekip tamam

Bir süre ben de onlarla yürüyüş temposunda devam ettim. Ancak enerjim yerinde olduğundan çok da yavaşlamak istemiyordum. Tempomu  tekrardan arttırdım, tırmanışın bitmesine yaklaşık 1 km kalmıştı. İnişleri iyi olduğundan zaten beni büyük olasılıkla inişte yakalayacaklardı. Derken tırmanış bitti ve iniş başladı. Kendime göre gayet istikrarlı ve hızlı bir tempoda inmeme rağmen inişe başladıktan kısa süre geçmişti ki önce Aydın sonra da Feride ve Ahmet beni yakaladılar. Önümüzde Göreme aşıklar tepesine kadar  yer yer tek kişilik teknik bölümler olsa da uzun 7-8 km lik iniş ağırlıklı koşulabilir bir kısım vardı. 2 km indikten sonra ormanlık tek kişilik patikalara vardık. Aydın bu bölümde hızını arttırdı. Feride,Ahmet ve ben birlikte devam ediyorduk. Mersin ekibinden Erdem de bize yetişti ve Aydın’la devam etti. Bu bölüme geçen sene de bayılmıştım. Bu sefer de çok keyif aldım. Sonbaharın dökülen yapraklarıyla renkten renge giren vadi gerçekten muhteşem, merdiven ve kaya geçişleri nefis, çömelerek hatta son kısmında daralan ve ördek yürüyüşü ile geçilen tüneller yine harikaydı. Hava kapalı, rüzgarsız tam koşuya uygun bir şekilde  devam ediyordu.Ormanlık alanın bitimine doğru saate baktığım bir anda aniden ayağım ufak yere gömülmüş bir taşa takıldı. Tam o ayağı kurtarayım derken diğer ayağım da takıldı ve ayaklarım yerden kesilip sağ omuz ve ellerimin üstüne doğru düştüm. Neyse ki ardından hemen kalkabildim. Feride ve Ahmet sağolsun durup hemen bir sıkıntı olup olmadığını sordular. Omzumda elimde ve dizimde ufak sıyrıklar harici bir sıkıntı yoktu. Sızlayan diz ve omuzla 2 km daha devam ettim, sonrasında sızlama da geçti ve bir sıkıntım kalmadı. 

Artık vadiden çıkmış Göreme Aşıklar Tepesi tımanışına doğru toprak yoldan ilerliyorduk. 20 kmlik ,yarışın 3’te 1’lik bölümünü tamamlamıştık. Burada Dara tahmin ettiğim gibi bizi yakaladı. Ayak üstü konuşurken Göreme CP’den sonra CP’lerde haşlanmış patatesle beslenmeyi planladıklarını duydum. Açıkçası o ana kadar kontrol noklarında(CP) patates olduğunu fark etmemiştim. İlk ultra mesafem Yesemek’te 7 saatten sonra sıcağın da etkisiyle istediğim gibi beslenememiş mide problemleri yaşamıştım. Yarışın bu anına kadar ilk CP’de de pek durmadığımdan 45 dk da bir jel ve tuz hapı ile beslenmeye devam etmiştim. Ancak yarışın ikinci yarısında patates ile beslenmenin mideyi rahatlatacağı fikri aklıma çok yattı. Dara ile arkadaşı yanımızdan uzaklaşırken haşlanmış patatesi CP’lerde gözden kaçırmamaları için Feride ve Ahmet’le de bu fikri paylaştım.

Derken at çiftliklerinin yanından kıvrılarak Aşıklar Tepesi’nin o dik tımanışına geldik. Tırmanış sonrası muhteşem Göreme manzarası ve tam tepede dalgalanan Türk bayrağı bizleri karşıladı. Hazır manzarayı yakalamışken foto ve video çekmeyi ihmal etmedim.


Tepe bitişi Göreme merkeze doğru parke taşlı yollardan inmeye başladık. İner inmez 38k parkuru ile ayrıldık. 38k’cılar sağdan devam ederek Göreme CP’ye gireceklerdi biz ise düz devam ederek 5 km daha tırmanış ağırlıklı devam ederek Uçhisar kalesi eteklerindeki ikinci CP’ye kadar tırmanıp sonra inişe geçerek Göreme’ye tekrardan gelecektik. Göreme’nin merkezinde destek çoktu. Özellikle yabancı turistler her gördükleri koşucuya alkışlarla destek veriyordu. Göreme caddeleri ve sokaklarını arşınlayarak Uçhisar’a doğru tekrardan vadi içine girdik. Koşulabilir bir eğimde tırmanıyorduk. İlerledikçe Güvercinlik vadisinin ortasından keyifle koşmaya devam ettik. Eğim Uçhisar’a yaklaştıkça artmaya başlıyordu. Kayaya oyulmuş güvercin yuvası manzaralarıyla sertleşen tırmanışı da geçtikten sonra Kapadokya’nın zirve noktalarından olan Uçhisar’ın taşlı yollarına geldik. CP’ye 1 km tabelasını da gördükten sonra da tırmanmaya devam ettik. Yabancı turisler yine her gördüklerinde desteklerini eksik etmiyordu.

Bu bölümde biraz fazla yavaşladığımı söyleyebilirim. Yeni koşulan parkurlarda bazen aşırı temkinli olunabiliyor. Ama eğer o parkuru daha önce koştuysanız daha korkusuz ve temponuzu buna göre ayarlayarak koşmak mümkün olabiliyor. Örneğin geçen sene yarışın en yüksek irtfası olduğundan çok yavaş geçtiğim İbrahimpaşa tırmanışını bu sene  parkuru da bildiğimden nispeten hızlı bir tempoyla geçtim. Bu parkuru bir daha koşsam sanırım bu bölümü de biraz daha hızlı geçebilirim.

Bu tırmanışta Uçhisar kale manzarası hemen önümüzde tırmandıkça büyümeye ve güzelleşmeye başladı. 27.kmde ikinci CP olan Uçhisar’a vardık. İbrahimpaşa’ya 288. Olarak girmiştim. Bu CP’de ise son bölümdeki yavaşlamanın da etkisiyle 554 kişi arasından 294. olarak giriş yapıyordum. Bizden önce gelen Aydın, Erdem ve Dara ile burada tekrar karşılaştık. Sularımı yine hızlıca doldurdum. Gözüme çarpan ilk limonları üzerine tuz dökerek bir kaç parça yedim. Ardından gözüme güzel görünen zencefilli soda, kola ve türevlerinden bir-iki yudum aldım. Artık devam etmeye hazırdım. Ekip yemeye içmeye devam ediyordu. CP çıkışına doğru yöneldim. Benim ardımdan Ahmet, Feride ve Aydın da hareketlendi. Dar merdivenlerden Uçhisar inişi başlamıştı. Merdiven bitişi parke taşlı Uçhisar sokaklarından ilerleyerek tekrardan patikaya girdik. Tam patikaya girmiştik ki üzerinde bostan olan bahçesinden geçtiğimizi söyleyen bir teyze bize kızdı. Sanırım bizim gibi çoğu koşucu farketmeden teyzenin bahçesinden geçtiğinden teyzemiz haliyle biraz sinirlenmişti :) Teyzemden bir kaç kez özür dileyerek inişe devam ettik.

Koşulabir bir geçişle 7 km Göreme’ye kadar devam edecektik. Aydın tekrardan hızlandı ve önden devam etti. Feride, Ahmet ve ben birlikte koşmaya devam ediyorduk. Tempolu ve hızlı bir tempoyla Göreme’ye kadar devam ettik. Göreme’ye girmeden önce kısa ama sert bir tırmanışı da geçtikten sonra 33. Km deki Göreme CP’ye vardık. Uçhisar’dan 294. Olarak çıkmıştım. Buraya ise 274. Olarak giriyordum.

Geçen sene 38k koşarken Göreme’de kocaman bir CP vardı. Ancak bu sefer daha küçük bir CP ile karşılaştık. O an herhalde yer değişikliği oldu diye düşündüm. Ancak yarıştan sonra Göreme’de 38k’ya ait CP’nin farklı bir yerde olduğunu öğrenecektim. Parkurda öğrenip tasarladığım şekilde bu CP’de haşlanmış patates yiyecektim. Gözüm ilk onu aradı. Derken gayet yenilebilir sıcaklıkta olan kabuğuyla haşlanmış yarım patates dilimlerini gördüm. İlk parça çok güzel gidince ardından bir parçayı da hızlıca mideye indirdim. Tuza basıp 3-4 parça limon yedim. Sularımı doldurdum. Geçen sene Göreme sonrası 8-10 km lik bölüm sıcağın da etkisinin artmasıyla en zorlandığım kısımdı. Bu sene hava geçen seneye göre çok daha koşulabilir olmasına rağmen güneş yer yer kendini göstermeye başlamıştı. Tedbir amaçlı yine önceden tasarladığım şekilde çantamdaki ekstra suluğumu da doldurdum burada. Bu CP’de kahve, çay ve çorba da vardı. Tam çıkışa yöneliyordum ki, kahve ve çayı boş geçmeyen ekibi kısa bir süre bekledim. CP’den bu sefer hep birlikte çıktık. Ana yoldan karşıya geçip yine bir at çiftliğinin yanından ilerleyerek toprak yola girdik. Bir süre koşulabilir eğimle devam ettikten sonra parkeli yola çıkarak 38k parkuru ile birleştik. 38k yarışı saat 10:00 da start almış ve ön gruptan bazı koşucularla bu bölümde karşılaşmaya başlamıştık. Parke geçişten sonra, önce toprak yol ardından tekrar patikaya girdik. Yavaş yavaş eğim artmaya başlıyordu. Vadi içinden devam ediyorduk. 38k nın hızlı koşucuları arkadan geldikçe uygun yerlerde yol vermeye çalışıyorduk. 38. Km civarında eğim iyice dikleşti ve 39. Km de tekrardan zirveye ulaştık. 2-3 km lik kısa bir inişten sonra bitki örtüsünden tamamen arınmış arazide tekrardan tırmanmaya başlayacaktık.

Geçen sene güneşin de etkisiyle bu bölümdeki inişte bile istikrarlı bir tempoyla koşamamıştım. Bu sene ise 6-7 li pacelerle(km/dk) iyi bir tempoyla indim. Kendimi gayet iyi hissediyordum. Yarışa başlayalı 5 saatten fazla bir süre geçmis, 40 km yi geride bırakmıştık. Saat öğlen 12:30'a yaklaşıyordu. Güneş ara ara kendini göstermeye devam etse de genelde bulutlu, koşuya uygun bir hava durumuyla devam ediyorduk. 

İniş bitti ve geçen sene 38k parkurunda bir çok kişinin yarışı bıraktığı bölüme geldik. Ahmet, ben ve Feride standart yürüyüş temposuyla bu bölümü de geçtik. Ufak bir koşulacak düzlük ya da kısa bir iniş olunca mutlaka koşuyorduk tempomuz gayet iyiydi. Genelde Ahmet önde Feride ortada ben de en arkada şeklinde ilerliyorduk.3 km de 150 m yükseklik kazanımıyla bu tırmanışı da bitirdik. Tırmanışın sonunda 38k ile parkur tekrardan ayrılacaktı. Geçen sene 38k koşarken buradaki su noktasında suların bittiğini görmüş ve sıcağın da çok etkilemesiyle son bölümde ciddi sıkıntı çekmiştik. Su noktasının 63k ve 119k ile ayrılmadan önce konmasından dolayı 38k cılar gelmeden bittiğini yarış öncesi sohbetlerde öğrenmiştim. Bu sene ayrım noktasının 20 metre ilerisinde su noktasının daha donanımlı bir şekilde kurulduğunu gördüm. Organizasyonun bu detaya dikkat edip gerekli düzenlemeyi yapması beni mutlu etti. 

Artık tırmanışı bitirmiş Kızılçukur Vadisi yamaçlarından ince tek kisilik patikayla, aynı sırayla Ahmet önde inişe geçmiştik. 


Oyun sonu canavarı Akdağ tırmanışından önce son inişimizdi bu. Kızılçukur Vadisi taşların pembemsi rengi ve farklı yapısıyla bu açıdan izlemeye doyulmayacak bir manzara sunuyordu bizlere. Ancak yamaçtan ince bir patikada koştuğumuzdan doyasıya bakamıyorduk manzaraya. 48. kmde yer alan Çavuşin CP'ye kadar 3-4 km daha bu şekilde devam edecektik. Tempomuz iyi olduğundan bu bölümde 63k ve 119k koşan bir kaç koşucuyu geride bıraktık. Ara ara jel ve tuz takviyelerine devam ediyordum. Kendimi çok iyi hissediyordum. Derken Çavuşin'in parke taşlı sokaklarına giriş yaptık. Sokaklar da bir süre ilerledikten sonra CP ileride göründü. CP girişinde çipimizi okutup Akdağ öncesi son bakımı yapmak için durduk.  Bir önceki CP den sonra 12 kişiyi geçerek 262. olarak buraya giriş yapıyordum. Yarışa başlayalı 6,5 saati geçmiştik. 4. kontrol noktasında(CP) yine ilk önce haşlanmış patates dilimlerine yöneldim. Bir tam patatesi hızlıca mideye indirdim. Ardından limon-tuz seansımız başladı. 3-4 parça limonu da tükettikten sonra sıra sularımı doldurmaya gelmişti. Göreme'de doldurduğum ekstra suluğum çok işe yaramış, Çavuşin'e kadar 3 suluğum da boşalmış ancak tam olarak da yetmişti. Akdağ tırmanışı her ne kadar zorlu olsa da burada 2 dolu sulukla devam etmeyi yeterli gördüm. Sularımı doldurduktan sonra 6-7 parça tuzlu bisküvi tükettim. Bu şekilde hem midemi biraz daha rahatlattım hem de tuz eksiğimi biraz daha giderdim. Artık Akdağ tırmanışına hazırdık. Yolda yerim diyerek bir parça da elma alıp CP den çıktım. Aydın bizden bir az önce çıkmıştı. Ahmet, Feride ve ben aynı sırayla CP'den sonra da birlikte devam ediyorduk. Bu esnada uzun süredir telefonumu kontrol etmediğimi fark ettim. Eşim Aydan'ı aramaya çalıştığımda hiçbir şekilde telefonumun arama yapmadığını gördüm. Bir şekilde telefonum çekmiyordu. Hemen telefonumu yeniden başlattım. Bu sırada eşim Aydan'ın ulaşamayıp merak ettiği düşüncesi de tedirgin etti. Yeniden başlatınca whatsapp da ki 8-10 tane cevapsız aramayı gördüm. Hemen aradım. Tahmin ettiğim gibi çok merak etmişti. Gayet İyi olduğumu ve son 15 km kaldığını söyledim. 

Bu sorunu da hallettikten sonra sıra geldi önümüzdeki duvara(!) CP'den çıkıp 300 metre geçmişti ki abartısız ellerle destek olarak ancak ilerleyebildiğimiz duvarvari bir baslangıçla Akdağ tırmanışımız başladı. Yarıştan önce methini hem koşanlardan hem de raporlardan çok duymuştum. Ancak bu kadar sert bir başlangıç beklemiyordum. Neyse ki bu elle tırmandığımız bölüm 200 m. sonra bitti. Yine aşırı dik %40 lara varan bir eğimde tırmanıyorduk ancak iki ayağımızın üzerinde ellerimizi kullanmadan ilerleyebiliyorduk bu sefer. Bu sert eğim yaklaşık 2 km kadar devam edecekti. Burada koşmak zaten imkansızdı da yürüyüş tempomuz da aşırı düşmüştü. Mecburen yavaş tırmandığımızdan biraz soğudum haliyle bu bölümde. Havanın kapalı olması, yükseldikçe hava sıcaklığının düşmesi ve üzerimdeki terin de etkisiyle birlikte tırmanış sırasında hafiften üşüdüğümü söyleyebilirim. Yedek tshirt yanında taşıyıp son CP'lerde değişmek bir yenilenme getirebilirdi. Bundan sonra bu mesafelerde bu detaya da dikkat etmek yeni bir tecrübe olarak cebime girdi.

2 km sonunda eğim azaldı ancak hafif eğimle Akdağ zirveye doğru tırmanmaya devam ediyorduk. Yaklaşık 1 km daha bu şekilde ilerledikten sonra zirveye vardık. Nefesi toplayıp arkaya baktığımızda 1300 metre yükseklikten bu sefer gerçekten tüm Kapadokya ayaklarımızın altındaydı. 

Akdağ zirve

Aşırı dik bir eğimle tırmandığımızdan buranın manzarası bambaşkaydı. Akdağ zirve sonrası yüksek irtifada devam etsek de artık koşabiliyorduk. Dağ kenarında uçuruma yakın tek kişilik bir patikadan güzel bir tempoda ilerliyorduk. 52. km ye yaklaşmıştık. Ara ara güneş kendini göstermeye devam ediyordu. Bu bölümün sonuna doğru telefonu çaldı. Arayan Sinan'dı. Ürgüp'e gelmişler finishte beni karşılayacaklardı. Daha önce bu parkuru koştuğundan kalan bölümle ilgili kısa bilgiler aldım. 53. km de Akdağ inişi başladı. Sert bir eğimle 1 km civarı indikten sonra Akdağ CP'ye gelecektik. Akdağ CP'nin görünmesiyle Ahmet hızlandı ve müthiş bir inişle CP'ye bizden 500 m önce girdi. Ardından da Feride ve ben CP'ye ulaştık. 6 km önce Çavuşin CP'den 262. olarak çıkmış bu CP'ye ise 248. olarak gelmiştim. İstikrarlı ve koşulabilecek yerlerde koşarak yine bir çok kişiyi geride bırakmıştık. Yarışın son bölümüne yaklaştığımızdan sorun yaşayan kişi sayısı da artıyordu haliyle.

CP'de tekrardan Aydın ve Dara ile karşılaştık. Dara itband sakatlığının nüksettiğini ve koşamadığını söyledi. Ancak yürüyerek finishe giderek yarışı tamamlayacaktı. Gerçek ultracı yaklaşımından dolayı kendini ayrıca tebrik ettim. Sularımı yaklaşık 9 km kalsa da tekrardan doldurdum. Yine limon-tuz ve çizi kraker takviyesi alıp CP'den bu sefer çok zaman kaybetmeden ayrıldım. Aydın,ben,Ahmet, Feride yine beraber çıkmıştık. Yaklaşık 2 km daha inişe koşarak devam edecektik. CP'den ayrılırken havadaki bulutlar iyice yoğunlaşmış ve kararmıştı. Bir süre sonra yarış boyu ilk kez yağmur serpiştirmeye başladı. Durup telefonumu o ana kadar çantamda taşıdığım su geçirmez telefon kabına koydum. Bu tarz gereçler bir ultra maratonda neyle kaşılaşacağınızı bilmediğinizden olmazsa olmazlardan. Mesafe uzadıkça havanın size neler sunacağını kestiremiyorsunuz. Yağmur 1-2 dk duş şeklinde serpiştirdikten sonra dindi.

57. km ye kadar iniş ağılıklı yine 6-7'li pacelerde(km/dk) devam ettik. 57. km de tekrardan sert olmayan ufak tırmanışlar başladı. Geniş çoğunlukla araç geçebilecek toprak yolda ilerliyorduk. Enerjim yerindeydi. Ağrım ya da herhangi bir yorgunluk hissim yoktu. Bu bölümde ekipte ön tarafa ben geçmeye başladım. Aydın da ufak bir problem yaşamış bu bölümde bizimle ilerliyordu. Ekip tırmanışlarda genelde yürüyordu, Ahmet'in de sırtı ağrımıştı. Bir iki tırmanış sonra ekipten ayrılmaya karar verdim. Yaklaşık 45 km harika bir dayanışma göstererek beraber koşmuştuk. Zaten birlikte olduklarından kalan kısa bölümü aşırı anormal bir durum olmadıkça sağlıkla bitireceklerinden emindim. Ekibe son kez bol şans dileyerek yavaş ama istikrarlı bir koşu temposuyla ilerlemeye devam ettim. Çok zaman geçmeden son bölümde yürüyerek devam eden bir çok kişiyi geçmeye başladım. 57-60 kmler arası koşulabilir eğimde tırmanmaya devam ettik.


60.km de asfalt yol birleşimiyle Kapadokya'nın simgelerinden Üç Güzeller'e geldik. Manzaraya tam doyamadan Üç Güzeller'in yanından tekrardan toprak yola girdik. 61. km itibariyle tekrardan inişe geçmiştik. Hızımı iyice arttırdım. 61. km yarış başından beri 5'li paceleri(dk/km) gördüğüm ilk km olarak kayıtlara geçti. 59. km civarında tekrardan 38k parkuru ile birleşmiştik. Bu inişte tam hızımı almışken arkadan doktor Hakan'ı gördüm. Kısa bir selamlaşmadan sonra onun da desteğini almak güzel geldi. İniş bitimi yaklaşık 10 dk sonra finishe geleceğimi söylemek için eşimi aradım. Finishe kuzularım Uzay ve Yaman ile el ele girmek istiyordum. 5. CP'den sonra kendime yarışı 9 saat altında bitirmek gibi yeni bir hedef de koymuştum. Yarıştan önce 8-10 saat arası bir sürede bitirebileceğimi tahmin ediyordum. Bu tarz spontane minik hedefler insana ekstra bir motivasyon sağlıyor. 9 saat altı belki olmayacaktı ama o civarda bitirmem çok olasıydı. 62. km yi de ufak tırmanışlara rağmen koşarak geçtim. Bu bölümde 38k parkurundan 2 koşucu ile sohbet ettim. Yanlarından koşarak geçerken onlar yürüyordu. Bu km de halen koştuğumu ve 63k koşucusu olduğumu görünce beni ekstradan tebrik ettiler. Son bölümde çok zorlandıklarını ancak bir gün mutlaka 63k parkurunu da koşmak istediklerini söylediler. Ben de geçen sene 38k parkurunu koştuğumu ve daha çok zorlandığımı bu sene istikrarlı antrenmanla 63k parkurunun daha sıkıntısız geçtiğini, seneye isterlerse 63k koşabileceklerini söyledim. Yarışın bu kmlerinde hala koşabilmek, koşarken de keyifle sohbet etmek çok mutlu ediciydi. Koşuya başladığımdan beri hep amaçladığım konu işin keyif tarafını atlamadan sağlıkla uzun yıllar koşabilmek. Bu nedenle hep basamakları sindire sindire, ağır ama sağlam bir şekilde çıkmaya çalıştım. Yaklaşık 1 senedir hayalini kurduğum hedef yarışımda en uzun mesafemi koşarken bu kmlerdeki hissiyat, insanlarla sohbet edebilmek, tempo yapmak, parmaklarda 1-2 ufak su toplama harici ağrı hissetmemek benim için çok ama çok değerliydi.

62. km bitimi Ürgüp-Nevşehir kara yolundan polislerin yolu keserek yardımları sayesinde geçerek Ürgüp sokaklarına tekrardan giriş yaptık. Turasan şarap fabrikasının yanından geçen caddede yarış başında tırmandığımız kısmı tekrardan inmeye başladık. Burayı geçen sene de hızlı inmiştim. Bu sene daha da hızlı indim. Yarışın bitimine 1 km den az kalmış olmasına rağmen halen birilerini geçmeye devam ediyordum. Parke taşlı sokaklardan kıvrılarak finishe iyice yaklaştım şehir merkezine geldiğimizden destek iyice artmıştı. Evlerin altından geçen ufak tüneli de geçtikten sonra karşı da finish düzlüğünü gördüm. Finishe yaklaşırken gözlerim eşimi ve çocukları aradı. Belki benim aşırı hızlanmamdan belki de kuzuların yerinde duramamasından mı bilmiyorum onları göremedim ve son anda finishe 5 metre kala zıplayarak iyice çoşkulu bir finish yapmaya karar verdim. Tam bitiş çizgisinde zıplayarak yarışı bitirdim ve anında sağ  alt bacak kalf kasıma kramp girmesi de bir oldu. Siz siz olun kontrolsüz hareketlerden kaçının :) Madalyamı alıp arkama baktığımda eşim ve çocukları gördüm. Söylediğim iki nedenden finish öncesi birbirimizi bulamamıştık. Ancak çocuklarla kayıtlara geçecek coşkulu bir finish yapmaya kararlıydım. Eşime madalyayı teslim ettikten sonra kuzuların elinden tutarak tekrardan parkura girdim.  50m kenardan birlikte geriye doğru koştuk. Artık dönüp birlikte ikinci finishimizi yapmaya hazırdık. El ele tutuşup çoşkuyla ikinci bitirişi de birlikte yaptık. Kuzuların yüzündeki gülücük her şeye değerdi. Tam bu sırada Murat Yılmaz geldi. Beni karşılamayı çok istemişti ancak son bölümü hızlı geçmemden dolayı hesap şaşmıştı ancak finish fotomu sağolsun yine o çekti. Söylemese muhtemelen unuturdum.


Eşim, çocuklar, Murat ve ben sonrasında sadece yarışı bitirenlere verilen Salomon "finisher" ceketini aldık. Yarış katılım ücretini fazlasıyla karşılayacak bir bitiriş ödülü olduğunu söyleyebilirim. Parayla satın alınamaması ve büyük bir emek karşılığı alabilmeniz değerini çok daha fazla arttırıyor. Birlikte sırasıyla önce drobpagi aldım,üzerimi değiştirdim ve yemek yedim. Sonrasında Murat'ın çantasında bizim için taşıdığı buz gibi bira ikramı da harika geldi.  Benden 10 dk sonra Feride, Ahmet ve Aydın'da birlikte yarışı sağlıkla bitirdiler. Bu arada ben yarışı 9 saat 6 dakikada 228. olarak bitirmiştim. Bu sırada Sinan ve Can da ailecek festival alanına geldiler. Finishte onlarla da buluşamamıştık. Ancak yarış sonrası sevdiğin dostları da görmek çok iyi geldi. Akşam yemekte tekrardan görüşmek üzere alandan ayrıldık.

Sonrasında otele gidip duş ve üst değiştirme faslını da tamamladıktan sonra yemek yiyeceğimiz yere gittik. Tüm Art of run ekibi çok keyifli bir akşam yemeği yedik.



Can ve Sinan da maaile aynı mekandaydı. Onlarla aynı ortamda olmak da ayrı keyif verdi. Ekipte koşan-koşmayan herkes çok güzel işler çıkarmıştı. Hasan ve Volkan 63k parkurunu sağlıkla, sorunsuz bitirmişlerdi. Üçer kişilik üç ekiple 38k takım yarışlarına katılmıştık. Burada da koşan tüm ekip eğlenceli bir şekilde parkuru tamamladılar. Biz yemeğe giderken koç Ayhan ve Bora hala yarışa devam ediyorlardı.  Yemek bitimi saat 23:00 civarında 119k yarışını 16 saat gibi harika bir süreyle tamamlayan Ayhan'ı takımın bir bölümü karşıladı. Ailecek artık pilimizin bitmesiyle biz otele geçtik. Gece 3:00 civarı Bora da 119k parkuru sağlıkla bitirdi.

Ertesi gün yine çocuk yarışı olacaktı. Can'ın oğlu Canberk ve Sinan'ın kızı Lal'de koşacaklardı. Geçen seneye göre hem Uzay hem Yaman daha uzun mesafeyi daha istikrarlı bir tempoyla, keyifle koştular sonrasında hep birlikte hatıra fotolarımızı çektirdik ve eve dönüş başladı.


Kapadokya yine harika anılarla geçti. Müthiş keyif aldım bir kez daha. En uzun mesafemde acısız, sorunsuz, keyifle koşabilmek ekstra mutlu etti. İleriye de daha sağlam bakmamı sağladı. Düzenli antrenmanlar, eksiksiz uzunların katkısı büyüktü. Öncelikle eşim Aydan ve çocuklarım Uzay ve Yaman'a teşekkür etmek istiyorum. Özellikle uzun koşuları hafta sonu bir gün yapmak zorunda kalıyorum. İstemeden bazen onların da zamanından alıyor olabilirim. Her daim, yanımda olmaları çok farklı bir güç veriyor.

Koç Ayhan ile çalışmamızın ikinci senesinde hayallerimin ötesinde istikrarlı bir şekilde güçlenerek, gelişmeye devam ediyorum. Şu ana kadar çok da fazla dillendirmediğim Cumhuriyet'in 100. yılında 100k koşma fikri artık planlanabilir bir hedef olarak önümde duruyor. 

Bu sene 275 km lik Spartathlon yarışını 7. kez sağlıkla bitirip olağan üstü bir iş başaran Aykut Çelikbaş hoca ile yarış paylaşımı sonrası kısa bir yazışmamız olmuştu.  Aykut hoca sadece koşu değil hayata dair spontane harika bir tespitte bulundu. 

"Önemli olan, herhangi bir konuda kendi spartathlonumuzu bulabilmek ve o hedef doğrultusunda ilerlemek."

2023 de 100k koşar mıyım koşamaz mıyım şu an bilemiyorum. Ama benim için artık bir hedef bu ve yolda atılan her adımın sağlıkla keyfini çıkarmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.

09:06:06

▶️ 62,7 k - ↗️⛰ + 1891mt

🏁Gen. 228/554 - Yaş 64/175



  


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varda Ultra Trail 27k Yarış Raporu - 11/11/2023

Latmos Ultra 45k - 08/04/2023